DEPREMİ ÖNLEYEMEYİZ, AMA ÖNLEMLER ALABİLİRİZ’

“1-7 Mart Deprem Haftası”

Ülkemizde 1 – 7 Mart tarih aralığı “Deprem Haftası..” Bu haftanın ana amacı, dünyada etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde olan ülkemizin ve şehrimizin depreme karşı hazırlıklı olmasının sağlanması için bir kez daha konuyla ilgili dikkat oluşturmak… Halkımızın depremden korunma yolları ve toplumun afete hazırlık bilincinin yaygınlaştırılması ana esastır. Ülkemiz, dünyanın en etkin deprem kuşakları üzerinde yer almakta… Ne zaman, nerede? bir depremin olacağını kestirmek güç olsa da, her an ülkemizin herhangi bir yerinde orta büyüklükte veya yıkıcı nitelikte bir depremin olma olasılığı çok yüksektir. Orta büyüklükte meydana gelen depremlerin bile kırsal alanda bulunan yapı stokunda oldukça büyük oranda hasar meydana getirdiği gerçeği ortada… Bunun nedeni; yer seçiminden yapı tasarımına, yapı üretimi ve denetimine kadar sağlıklı bir sistemin kurulmamış olması… Yer seçimi, yapı tasarımı, üretimi ve denetimi aşamalarında mühendislik biliminin, bilgisinin gerekleri tam olarak yerine getirilmediği sürece, meydana gelecek depremlerde ciddi mal ve can kayıplarının yaşanacağı unutulmamalı… ‘Depremler ve doğal afetler’ dünyamızın kaçınılmaz bir gerçeği… Toplumda deprem bilincinin oluşması ve deprem öncesi sırası ve sonrası hazırlıklı olunması, deprem tehlikesinin kamuoyunun gündeminde kalması amacıyla her yıl 01-07 Mart tarihleri arası ‘Deprem Haftası’ olarak belirlenmiştir.

Depremle iç içe yaşamak zorundayız.. Doğa olaylarının, afete dönüşmemesi, toplumsal acıların tekrar yaşanmaması için, depremleri önlemenin mümkün olmadığını, ancak zararlarını azaltmanın uygun yer seçimi ve güvenli yapılar yapılarak mümkün ve bizim elimizde olduğu, hususunda toplum bilinçlendirilmelidir. İnsanlarımızın depreme dayanıklı binalarda yaşaması, can ve mal kayıplarının en aza indirilmesi için, imar planına altlık teşkil edecek jeolojik-jeofizik-jeoteknik etütler yapılmadan yeni yerleşim yerleri belirlenmemeli ada ve parsel bazlı tüm yapılaşmalarda mühendislik hizmeti almayan hiçbir uygulamaya ruhsat verilmemeli, riskli alanlar imara açılmamalı, bilimsel normlara dayalı yer seçimi yapılmalı, niteliksiz yapı üretimi engellenmelidir. Doğal olan deprem’dir, doğal olmayan ise afet’tir.

Depremleri önlemek mümkün değildir, ancak zararlarını ortadan kaldırmak veya azaltmak mümkündür ve bizim elimizdedir. Bu doğa olayı, bilimden, akıl ve teknikten uzak uygulama ve politikaların sonucunda birer afete dönüşmektedir…

Yeni Gün’ün tematik, özel sayfalar geleneği, yayıncılık anlayışında; “deprem gerçeği, deprem dosyaları” ayrı bir yer tutuyor… Bilindiği gibi; Türkiye, bir deprem ülkesi. Burdur’da birinci derece deprem bölgesinde. Literatürde; “Fethiye – Burdur Fay Zonu” üzerinde yer alan ilimiz, aktif deprem üretme potansiyeli olan yerlerin başında geliyor. 1914’te büyük Burdur depremini, 1971’de ise; Yazıköy depremini yaşayan Burdur’da her ne kadar son 51 yılda bu iki deprem kadar büyük bir yer sarsıntısı yaşanmasa da; Burdur’un her zaman depreme hazır olması, deprem gerçeğini unutmaması, ‘deprem kültürünü’ geliştirmesi gerekiyor.

İşte bu noktada; ‘Deprem Haftası’ bu hafta içerisindeki programlar, etkinlikler, depremi hatırlatması, deprem gerçeğini yeniden gözden geçirmemiz için büyük bir fırsat…

Yeni Gün, deprem kültürüne, deprem bilincine katkı sağlamak, kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla, özel deprem dosyalarını, deprem sayfalarını hazırlamaya, kamuoyu ile paylaşmaya devam ediyor…

Deprem konularında gazetemize demeçler veren, özel söyleşilerimizde deprem gerçeğine işeret eden, deprem hakkında uyarılarda, çağrılarda bulunan Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz; “Deprem, Türkiye’nin bir gerçeği. Girit-Rodos’tan başlayıp Fethiye üzerinden giren ve Altınyayla ilçemizden Gölhisar ilçemizi kısmen, Çavdır, Tefenni hattı üzerinden Burdur’u da içine alıp Isparta’ya kadar uzanan önemli bir fay hattı üzerinde yaşıyoruz. Bu coğrafya bizim yaşam da seçtiğimiz, tercih ettiğimiz ancak geçmiş tarihte büyük depremleri yaşadığını bildiğimiz, birinci derece deprem bölgesi üzerinde yaşıyoruz.” hatırlatmasında bulunuyor.

“Depremin hangi saatte, nerede olacağını henüz dünyadaki hiçbir teknoloji bilemiyor” diyen Başkan Ercengiz, “muhtemel bir depremde, sağlam, dayanıklı binalarla korunabiliriz…” mesajını yineledi.

İşte Başkan Ercengiz’in deprem sözleri; Son zamanlarda deprem hareketlerine baktığımızda Anadolu coğrafyasını ve bölgemizi yakından ilgilendiren gelişmeler yaşanıyor. Her ne kadar son iki yılda başta pandemi, salgın süreçleri ve ekonomik gelişmelere odaklansak da, yerin altı da çok hareketli. Her sene 2-3 santim Afrika kıtası Anadolu’ya yaklaşıyor, bu hız 4-5 santimlere doğru ilerliyor. Bu da büyük bir kıtanın bizi, Anadolu yarımadasının sıkıştırması neticesinde bölgemizde yeniden, deprem hareketliliğinin olacağına büyük işaret. Depremi önleyemeyiz, ama depreme karşı önlemler alabiliriz, hazırlık yapabiliriz. Depreme dur diyemeyiz, ama deprem olduğu zaman özellikle yapı stokumuzda sağlam, dayanıklı yapıların sayısını arttıracak olursak can ve mal kayıplarını en aza indirmiş oluruz. 7’nin üzerinde olmayan depremlerin Burdur için çok yıkıcı bir deprem olacağını düşünmüyor, böyle umuyor ve diliyorum. İnşallah’da böyle olur. Ancak 5.5’un üzerindeki her deprem, Burdur için risk oluşturur. Biz 5.5 ve üzeri depremler için her türlü hazırlığımızı yapmalıyız. Burdur’da kamu kurumlarından, yerel yönetimlere, gönüllü kuruluşlara kadar geniş yelpazede herkes deprem hazırlık çalışmalarında yer almalı, katkı koymalıyız.

Tektonik, volkanik ve çöküntü olarak üçe ayrılan depremler, yer kabuğunda fay adı verilen kırıklarda meydana gelen hareketler sebebiyle oluşuyor.  Dünya tarihinin en şiddetli 10 depremi Güney Amerika ve Asya-Pasifik ülkelerinde yaşandı. “Ateş çemberi” olarak adlandırılan Pasifik Deprem Kuşağı dünyadaki tüm depremlerin yüzde 90’ına, büyük depremlerin ise, yaklaşık yüzde 80’ine tanıklık ediyor.

ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezinde yer alan bilgilere göre, dünya tarihinin en şiddetli 10 depremi Güney Amerika ve Asya-Pasifik ülkelerinde yaşandı.Dünya tarihindeki en şiddetli deprem, Şili’de 22 Mayıs 1960’ta meydana geldi. En şiddetli ikincin deprem olarak kayıtlara geçen Alaska depremi 28 Mart 1964’te meydana geldi.Üç dakika süren 9,2 büyüklüğündeki deprem, tsunamiyi tetikledi. Endonezya’daki deprem 14 ül- keyi etkiledi. Bugüne kadar en uzun süren deprem Sumatra’da 26 Aralık 2004’te meydana geldi. 9,1 büyüklüğündeki deprem, yaklaşık 10 dakika sürdü. Japonya’nın Tohoku bölgesinde 11 Mart 2011’de meydana gelen deprem, ülkede bugüne kadarki en şiddetli deprem olarak kayıtlara geçti.9 büyüklüğündeki deprem okyanus tabanında 1 kilometrelik kırık oluşturdu, bunun sonucunda ülkenin kuzeydoğu kıyılarında tsunami yaşandı. Rusya’nın kuzeydoğusundaki Kamçatka’da 4 Kasım 1952’de meydana gelen 9 büyüklüğündeki deprem, Hawaii kıyılarında yüksek dalgaların oluşmasına neden oldu. Büyük Okyanus Havzası’nı çevreleyen deprem kuşağı, “Pasifik Ateş Çemberi” olarak biliniyor.  Aktif volkanların yüzde 75’inin bulunduğu bu kuşak, Büyük Okyanus’un Asya ve Amerika kıtalarına komşu olan levha sınırlarını kapsıyor.

Yaklaşık 40 bin kilometre uzunluğundaki kuşak, Şili’den kuzeye doğru Güney Amerika kıyıları, Orta Amerika, Meksika, ABD’nin batı kıyıları ve Alas- ka’nın güneyinden Aleut Adaları, Japonya, Filipinler, Yeni Gine, Güney Pasifik Adaları ve Yeni Zelanda’ya kadar uzanıyor. Alp-Himalaya Deprem Kuşağı adıyla bilinen ikinci büyük deprem kuşağı, Endonezya’dan başlayarak Himalayalar ve Akdeniz üzerinden Atlas Okyanusu’na kadar ilerliyor. Türkiye’nin büyük bir bölümü de bu deprem kuşağında yer alıyor.  Dünyanın büyük deprem bölgelerinden bir diğeri olan Orta Asya’da fay hareketliliği, Karadeniz’in doğu kıyılarından güneye doğru İran ve Pakistan’a, Hazar Denizi’nin güney kıyıları boyunca uzanan bir alanda gerçekleşiyor. Türkiye ve Akdeniz kıyılarına doğru, güneydoğuya uzanan kuşakta (Alp-Himalaya kuşağı) deprem riski artıyor. Yaşlı bir kütle olduğu için diğer kıtalara kıyasla çok daha az deprem bölgesine sahip Afrika’da deprem faaliyetleri, Sahra’da, kıtanın orta kesiminde kaydediliyor. Avustralya kıtasında genel olarak deprem riski düşük veya orta derecedeyken, küçük ada komşusu Yeni Zelanda dünyadaki aktif deprem bölgelerinden biri üstünde yer alıyor.