Partim bir yerlere layık görürse hayır demeyiz!
Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz, Kanal 15 ekranlarında yaz sezonunda yer alan Bilal Karasakal’ın hazırlayıp sunduğu Burdur’un nabzı programına katıldı. Başkan Ercengiz, Cumhuriyet Meydanı’ndan canlı yayınlanan programda deprem hazırlıkları, kentsel dönüşüm, Senir içme suyu, sokak hayvanları, milletvekilli adayı olacak mı konuları hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
“Tepe, Sinan ve Karasenir mahallelerimizde kentsel dönüşümün acilen başlatılması gerekiyor”
“İlgili kurum ve kuruluşlarla irtibat halindeyiz. Bununla ilgili zaman zaman tatbikatlar yapılıyor. Eylem planları zaten hazır. Kurum ve kuruluşlar üzerine düşen görev, vazifeler, afet anında toplanma bölgeleri, afetten sonra yapılacak görev dağılımları bunların tamamı bir devlet ciddiyeti içerisinde yapılıyor. Ama deprem engel olabileceğimiz bir durum değil. Biz buna engel olamayız. Asıl yapılması gereken depremde ne yapılabilir ve deprem ile ilgili nasıl önlemler alınabilir. Yapı stoku gözden geçirilmesi bir durum. Şu anda 2013’te afet riskli alan ilan edilmiş 3 mahallemizin Tepe, Sinan ve Karasenir Mahallelerimizde acilen bu konuda bir çalışma yapılarak tüm paydaşların elini taşın altına koyarak burada bu dönüşümü başlatması gerekir. Buralarda önce bir yapı stoku belirlenecek. Deprem afet riskli alan ilan edildikten sonra fay hattının boşaltılması gereken alanların boşaltılarak yeniden planlama yapılacak. Tüm bunlar yapılırken de devletimizin kamu kaynaklarının burada yatırım yaparak yurttaşımızın cebinden para çıkmayan bir modellemeyle, sistemle bu işi çözümlemesi gerek. Nasıl; örneğin depremevlerinde 656 konut dönüşümü gerçekleştirdik. Orada zaman zaman siyasetin malzemesi oluyor ama şunun altını çizmek isterim bugün orada oturan tüm yurttaşlarımıza yeni evleri hayırlı olsun. Ama o projenin başlangıç noktası şudur; vatandaşımız ‘biz evimizin karşılığında daha fazla metrekareli bir ev almazsak eğer biz bu dönüşüme imza atmayacağız’ dediler. Biz de o noktada bu da polemik konusuydu belediyenin yeri miydi değil miydi falan tapusu, kaydı Burdur Belediyesi’nin üzerinde olan ve memur evlerinin takasıyla adliyeye yer verilmek şartıyla bizden önceki Belediye Başkanımız döneminde takas yapılmış arazinin bilabedel vatandaş lehine verilmesiyle başlayan bir süreçti. TOKİ dar gelirli yurttaşlarımızı ev sahibi yapmak üzere kurgulanmış bir kurumun üstün, gayret, emek ve katkılarıyla biz bugün orada 656 konut, 44 tane de ticari alanımızı Burdur’umuza hep birlikte kazandırdık. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanımız Sayın Murat Kurum Burdur’u ziyaretlerinde benim kent adına bir talebimin olup olmadığını sorduğunda öncelikle söylediğim ve talebimiz olan konunun gündemin Tepe, Sinan ve Karasenir Mahallelerimizdeki kentsel dönüşümün olduğunu kendilerine ifade ettim. Acil bir dönüşüm planlamasının yapılması gerektiğini söyledim. Allah korusun afet riskli ilan edilmiş aynı zamanda da deprem bölgesindeyiz. Yani bunu devletimizin tüm kurum ve kuruluşlarıyla, Burdur Belediyesi de üzerine düşen her türlü planlamaya direk doğrudan veya dolaylı katılmayı zaten her defasında ifade ettik. Biz bu alandaki kentsel dönüşümün ve değişimin tamamlanmasını talep ediyoruz. Vatandaşımız da huzursuz. Şu anda afet riskli alan ilan edildiği için bir çivi çakamıyor. Doğalgaz alamayanlar hala daha alamadı. Bunun acil başlatılması lazım.
“Tüm paydaşların içinde olduğu bir planlama yapılması gerekir”
Manastır Necatibey Mahallemizde biz 2016 yılında toplu konut idaresiyle bir çalışma başlatmıştık. 2020 aralık ayında biliyorsunuz ben kovid oldum. Tam da kovid olduğum günlerde bakanlık bir yazıyla Burdur Belediyesi’nin bu projeden çekilmesi gerektiğini, bu projeyi TOKİ değil bakanlık kendisi planlayarak yapacağını ifade ederek bizden bir feragat yazısı talep etti. Aslında ben o projeden çekilmenin çok doğru olmadığını düşündüm, ifade ettim. Çünkü bir yerel yönetimin içinde olmadığı kentsel dönüşüm çok kolay bir iş değil. Kentsel dönüşüm demek sadece binaları kibrit kutusu gibi kondurmak değil. Altyapısıyla, üstyapısıyla, kaldırımıyla, temizlik hizmetleriyle, park, bahçeleriyle yani kentsel dönüşüm bir bütün olarak planlamak gerek. Biz burada bina yaptık oldu bitti değil. Bakın Atatürk Mahallesi TOKİ konutlarında aradan herhalde 15 yıla yakın bir zaman geçti. Vatandaşımız mesela bir bakkal açıyor, bakkalını sürdüremiyor. Tüm paydaşların içinde olduğu bir planlama yapılması gerekir. Ben yaptım oldu denecek bir iş değil. Biz Burdur Belediyesi olarak bu işin tarafıysak eğer şehirle ilgili bir karar veriliyorsa eğer kurumların birbirleriyle doğru bir iletişim içerisinde olması bence kesin şart.
“Bir aksilik olmazsa Senir içme suyunu yıl sonunda içme suyumuza dahil edeceğiz”
Biz 2014 yılında göreve geldiğimizde senir suyunun bir proje hatası mı yoksa imalat hatası mı olduğunu öğrenip buradaki mağduriyetimizin giderilmesi için hukuki süreci başlatmıştık. Orada Burdur Belediyesi’nin hiçbir kabahati olmadığı bir uygulama hatası olduğu ve bu uygulama hatası nedeniyle de belli bir tazminatı İller Bankasıyla aramızda almak üzere bir sonuca bağlandı. İş şu an üst mahkemede. Ancak biz orada haklıyız dedik. Dedik ki; bizim derdimiz üzüm yemek bağcıyı dövmek değil. İçme suyumuzu istiyoruz, bu projeyi yeniden revize edelim. Sağ olsun Vali beyde bu konuda elinden gelen katkıyı koyarak ilgili kurum ve kuruluşları harekete geçirmeye çalıştı. Şu anda İller Bankasında projemiz tamamlandı. Uygulama projesi için çalışmalar başlatıldı. Yani göl geçişiyle ilgili yeniden bu sıkıntıları yaşamamak için yani yoğurdu üfleyerek yediğimiz bir süreci yaşıyoruz. O da şu; yani göl geçişi değil göl kenarından geçişi, zemin sağlamlaştırmaları ve suyun terfi istasyonlarına aktarılması planlanıyor. Su rezervi orada yeterli. İstediğimiz kadar ve bize yetecek kadar nitelikli içme suyu var. İnşallah bir terslik olmazsa o suyu da Burdur içme suyumuza dahil edeceğiz. Tabi sadece onlar değil bu yılın sonuna doğru içme suyu arıtma tesisimizde devreye girecek. Tesis devreye girdikten sonra şu anda sadece suyun sertliğinden şikayetçi olan vatandaşımız o sorunda giderilmiş bir vaziyette çeşmesinden akan suyu gönül rahatlığıyla içecek. Suyla ilgili dediğim gibi artıma tesisimiz inşallah bir terslik olmazsa bu yılın sonunda hizmete girecek. Çine ovası, Gökpınar, Çine’den gelen suyumuzu yumuşatarak sisteme vereceğiz. Diğer taraftan Kurt, İlyas mevkiinden yani Senir’den gelecek suyunda eğer projelendirilmesi biterse imalat aşamasına geçildiğinde çok hızlı süreceğini düşünüyorum. Çünkü toplamında 4-5 kilometrelik bir boru hattı döşenecek. Güçlü Türkiye’nin başaramayacağı bir şey değil. Güçlü devletimiz için bunlar çok kolay şeyler.
“Sokak hayvanı tanımını tekrar yapmak lazım”
5199 sayılı yasa şunu söylüyor; Belediyeler sokak hayvanlarını alır götürür kısırlaştırır tedavisini yapar ve aynı bulunduğu ortama bırakır. Yasa bu kadar net ve açık. Biz buna rağmen yeni bir hayvan barınağı yaptık. Sokak hayvanları aç kalmaması için bir mama tesisi kurduk. Buradan da Alay Komutanımıza teşekkür ediyorum. Tugaydaki atık yemekleri değil artık yemekleri oradan alıyoruz. El değmemiş yemekleri alıyoruz. Bunlardan mama yaparak sokak hayvanlarına dağıtıyoruz. Zaman zaman hayvanlar saldırıyor tabi hayvanlar içgüdüleri ile hareket ediyor. Şimdi hayvanların insanlara saldırmasının birçok nedeni olabiliyor. 5199 sayılı kanunun hayvanlar lehine ve insanlara zarar vermeyecek şekilde değiştirilmesini temenni ediyorum. Yasadan dolayı elimiz kolumuz bağlı. Hayvanı oradan alıp hapis edip kapatamıyoruz. Yasa bu hayvanları burada tutamazsın diyor. Sadece saldırgan hayvanları yasaklanmış ırkları tutabilirsin diyor. Kendine bakamayacak durumda olan hayvana bak diyor. Aslında sokak hayvanı tanımını tekrar yapmak lazım. Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuyla ilgili Belediyelere talimat vermişti. Gerisi gelmedi o işin. Çünkü hayvan sever dostlarımız, dernekler bu konuda belki de doğru anlatılmadı ya da anlaşılmadı bu mevzu yani ne insanlar ne de hayvanlar zarar görsün mantığında bir teklifti. Bence bu konu ile bir güncelleme gelirse biz saldırgan olan insanlara zarar veren hayvanları da rehabilite edip kendi barınaklarımızda bakabiliriz.
“Görevimin başındayım ve en verimli dönemimdeyim”
Benim partim, örgütüm ve beni sevip, destekleyenler bizi bu anlamda bir yerlere layık görürse biz buna hayır diyecek değiliz. Ama hemen başka yerlere çekilmesin Ali Orkun Belediye Başkanlığı’ndan vazgeçti, Milletvekilliğine gidiyor, bu yüzden kafasında Burdur’u bitirdi değil asla böyle bir şey yok. Spor ve siyaset birbirine çok benziyor. Neden benziyor; 2023 seçimi bana göre bir derbi maçı. Yani Türkiye’nin en önemli maçlarından bir tanesi. Şimdi herkesin bir ikinci yüzyıl iddiası var. Benim partim ve ittifak ortakları Türkiye’yi yönetmeye hazır ve kadrolarının bu konuda yeterli olduğunu her defasında iddia ediyor ve ifade ediyor. Bende buna inananlardanım. Çünkü çok geniş bir alanda çalışma yapılıyor. Tarım ve hayvancılıktan tutun sanayileşmeye varıncaya kadar her alanda çalışma var. Bence sayın Genel Başkanımız şöyle bir hesap yapıyor; Türkiye’de yeni bir iktidarın oluşabilmesi ve 2023 vizyonuyla ikinci yüzyıla yeni bir yönetim anlayışının ve güçlendirilmiş parlamenter sistemin Türkiye’ye getirilebilmesi için elindeki en iyilerin sahaya sürülüp seçimleri en çok oyla kimleler kazanabileceğini elbette hesap ediyor. Bununla ilgili anket çalışmalarının kısmen başlatıldığını biliyorum. Belediye Başkanlarının Milletvekilli adayı olmasının önünü kapatacağı yönünde de bir söylenti var.
Zaman zaman bu dillendiriliyor. Yalnız o konuda da ben kendi duyumlarımı söyleyeyim; meclis tablosunda sıkıntısı olmayan belediyelerle ilgili Genel Başkanımızın belki bir tasarruf kullanmayacağı yönünde de başka söylentiler var. Yani şunu diyor; örneğin Antalya Belediyemiz meclis çoğunluğu açısından yeterli, Cumhuriyet Halk Partisi’nin Belediye Başkanlığı’nın devam edecek bir meclis çoğunluğu var. Sayın Muhittin Böcek’te Antalya’dan Milletvekili adayı olduğu zaman oylarımızın 10 puan artıyor. Siz genel başkan olsanız böyle bir şey düşünmez misiniz? Dersiniz ki bizim oyumuz Antalya’da yüzde 10 artıyorsa bu Türkiye genelinde yüzde 1 artması demek örneğin. Bunlar genel merkezimizin değerlendireceği şeyler. Bence şu anda kendi adıma konuşmam için erken. Burdur halkı bana çok önemli bir görev verdi. Burdur tarihinde 2 defa Belediye Başkanlığı yapan az sayıdaki belediye başkanlarından birisiyim. Bu anlamda yaşam bizi nereye götürür, zaman bizi nereye getirir bilemiyorum. Ama şu anda ben görevimin başındayım ve görevimde en verimli dönemimdeyim. Burdur halkına en iyi hizmet ettiğim dönemdeyim.
Şu dedikoduyu çıkartarak kendi örgütümüz içerisindeki kaotik bir süreç başlatmaya çalışanlarda buradan bir şey ummasın. Hani Ali Orkun belediye işlerini bıraktı falan aksine daha çok sarılıyorum ki Burdur halkı bir dakika bile zaman kaybetmeden her istediği hizmeti alsın diyorum. Siyasi rakiplerimizin rahatsız oldukları konu şu; ilçelerde, köylerde, kasabalarda görünmemiz. Çünkü siyaseten kabul edilmeli ki 8 yıldır gayretimiz, çabamız bizi de kendi adımıza belli bir marka yapma yönünde halkın gönlünde bir yere getirmiş ki oralara gittiğimizde vatandaş bizimle karşılaştığında ekstra bir sevgi, sempati gösteriyor. Bunun da farkındayım. Bu benim örgütüme, partime, benim düşünceme ve siyasi irademe artı getirdiği sürece de ben o alanlarda olacağım.”