Tarihin En Büyük Dayanışmasını Yapacağız
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, iktidarın CHP’li belediyelerin SGK borçları üzerinden yürüttüğü tartışmalara ilişkin “El kol bağlayacaklar, hizmetleri aksatmaya çalışacaklar. Mazeret üretmeden çalışacağız. Hizmetin aksamaması için tarihin en büyük dayanışmasını yapacağız. Birbirimizin yardımına koşacağız. Birimizin çöp arabasını mı bağladı? Öbürü onu takviye edecek. Birimizde bir hizmeti aksatacak bir tedbir mi alındı? En yakın belediye ona koşacak. Çünkü bu mesele artık belediyecilik meselesi olmaktan çıktı. Bugün belediye hizmetlerinde ‘Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır” dedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Burdur'da partisinin İl Belediye Başkanları Toplantısı’nda konuştu. Özel’in konuşmasından satır başları şöyle:
“CHP geçmişte belli bir coğrafyanın doğusuna gidemeyen bir parti diye eleştirilirken, bugün yedi bölgede belediyeler kazanan, Türkiye coğrafyasının her yerinde yerel yönetimlerde hizmet üreten bir noktaya geldi. Partimiz 47 yıl sonra Türkiye’nin birinci partisi oldu. Avrupa’nın ve dünyanın en güçlü sosyal demokrat partisi haline geldi. Dünyada yönettiği nüfus açısından en yoğun belediyecilik hizmeti veren sosyal demokrat parti haline geldi. Bu başarıyı 2019 seçimlerindeki İstanbul, Ankara, Adana, Mersin ve Antalya büyükşehirlerini kazandığımız başarının üzerine, o şehirleri birileri CHP’ye kaybettirmek isterken, aksine oradaki başarıyı eldeki belediyelerin hepsini koruyarak ve üzerine koyarak bu noktaya geldik. Hiçbir başarı şahsi değildir. Elbette bir ekip işidir. Ben yerel seçimleri hem genel merkezin, hem adaylarımızın, hem örgütümüzün hem de Türkiye’nin bütün demokratlarının kazandığı ortak bir zafer olarak görüyorum.
“TÜGVA’ya tahsis edilen belediyeye ait kafe Meclis kararı ile alınıp halkın kullanımına sunuldu”
Afyonkarahisar’da öğrencilere sabahları ücretsiz çorba dağıtmaya başladık. Şehit yakınları, gaziler ve engellilerin su faturalarına yüzde 85 indirim yaptı Burcu Köksal. Ayrıca kendim gittim ve gördüm. Şehit yakınları, gaziler ve engellilerle ilgili özel bir birim oluşturdu. Çok büyük bir memnuniyet var. O örnek projeyi de buralarda mutlaka konuşacağınızı biliyorum. Amasya’da hoparlörlerden eski sistem ve anlaşılmaz anonslar yapılıyordu, bu şehirde çok konuşulan bir meseleydi. Dijital bir yatırımla bu anonslar yerine telefonlara cepte anons sistemi kuruldu. Bütün Amasya’nın yapılan onlarca işin yanında çok memnun olduğu, cepte anons sistemi. Anonsa alışıklar ama ses kirliliği yaratıyordu, cep telefonuna taşıdı başkanımız. Ardahan’da son beş yılda zaten bütün Ardahan o delik deşik yolları, muhteşem asfalt yollara dönmüştü. Bu ilk süreçte de su sorunu tamamen çözüldü, yatırımlar tamamlandı. Artvin’de atalık tohumları yetiştirip fide haline getirerek, Burdur’daki iyi örneği Artvin Belediyemiz de ilk 100 gününde hemen hayata geçirdi. Bartın’da 250 üniversiteliye biner lira burs vermeye başladı. Çok kısıtlı ve borçlu bütçesine rağmen belediyemiz. Bilecik’te halk bakkal açıldı. Bolu’da çatısına yerleştirdiği güneş panelleriyle elektrik üretimine başlandı, belediye ana binasının yıllık elektrik giderinin yüzde 50’si buradan karşılanmaya başlandı. Bu tüm Bolu’da yaygınlaştırılacak. Burdur Belediyemiz gezici hayvan hastanesi projesi ile sokak hayvanlarını hem kısırlaştırıyor hem aşılıyor hem de tedavi ediyor. Çanakkale’de ücretsiz HPV aşı kampanyası başladı. Edirne’de belediyeye ait kafelerde tüm öğrencilere yüzde 20 indirim uygulaması başlatıldı. Giresun’da mahalle ihtiyaçlarını hassasiyet için Muhtarlar Meclisi söz verilmişti, kuruldu. Kastamonu’da ihtiyaç sahibi ailelerden beş yaşına kadar olan çocuklara süt dağıtımına başlandı. TÜGVA’ya tahsis edilen belediyeye ait kafe Meclis kararı ile alınıp halkın kullanımına sunuldu. Kırıkkale’de mobil atık toplama aracı ve atık getirme merkezi konteynerleri kazandırıldı. Kırşehir’de ‘Kırk Köy Kırk Tohum Projesi’ kapsamında kent meydanında ata tohumundan üretilen 84 bin sebze fidesi dağıtıldı. Kilis’te okulların ana sınıflarında süt dağıtımına başlandı. Kütahya’da yatağa bağımlı yurttaşlarımıza hasta yatağı ve evde bakım desteği başladı. Sinop’ta çocuk bahçesi açıldı. Uşak’ta halk süt projesi başladı. Yalova’da yeni hal binasının planlama çalışmalarına başlandı. Beklenti çok yüksekti, çalışmaları başladı. Zonguldak’ta taşeron şirkette çalışan 730 işçinin günlük yevmiyesini bin 120 liradan bin 680 liraya yükseltti. İktidar işçilere zam yapmadığı bu süreçte, hatta onlar elektriğe yüzde 38, bugün doğal gaza yüzde 38 zam yaparken, Zonguldak Belediyemiz taşeronda emeği sömürülen işçilere yüzde 42 zam yaptı. ‘Bu başkanlar olmasaydı, bu kentlerde ne olmayacaktı’ diye bakıp, sadece birer örnek seçtiğimde gerçekten bütün imkansızlıklar, zorluklara rağmen çok büyük bir emek, çok büyük bir gayret var.
“CHP’li belediyelerin ilk 100 günde neler yaptığını görüyorlar”
Görüyoruz ki ilk 100 günde belki isimlerini Türkiye’de kimsenin bilmediği, daha çiçeği burnunda belediye başkanlarımız, kendi şehirlerinde bütün imkansızlıklara rağmen destan yazıyorlar. Öyle diyor AKP’li bir arkadaş. ‘Bizimkiler şaşkın şaşkın Ankara bir şey yapacak mı, bu pandemi nedir’ derken, iki günde maske üreten, veresiye defteri kapatan, sokakta çalışanı evinde bulup sahip çıkan, dolmuş şoföründen sağlık çalışanına kadar herkese dokunan CHP’li belediyelerin bu ilk 100 gününde de ne yaptığını görüyorlar arkadaşlar. Birincisi, bir tek örnek. Her birinizde var. Ali Orkun Ercengiz, bu belediyeyi 23 milyon dolar borçla devraldı. Bugünkü parayla neredeyse 1 milyar liraya yakın borç. 800- 900 milyon borç. İki dönem yönetti. Sonra Ali Orkun Ercengiz Burdur’da ilk kez birisi üçüncü dönem belediye başkanı seçiliyormuş. Seçilir tabii. Sen 900 milyon lira borç yap, gelsin iki dönem hem bu borcu bitirsin, hem dünya kadar iş yapsın, israf etmesin, adam kayırmasın, hem hizmet etsin hem borç ödesin. Bu işte CHP belediyeciliği. Bunu gördükleri için bu sefer şöyle bir şeye döndüler. ‘Efendim, biz geçen sefer bunları takip ettik, izledik, sonra karalamaya başladık, kimini yargıladık, kimini görevden aldık, ona kayyum atadık, buna saldırdık, mahkeme açtık, iftira attık, televizyonları aleyhlerinde çalıştırdık.’ Adamlar İstanbul’da belediye otobüsü kiralayıp yani bir şahsa ait olan otobüsü çalışmadığı gün kiralayıp, film seti kurup, ‘Arıza yapan otobüste vatandaşın isyanı’ diye yalandan film çekerken yakalandılar. Sırf olgu ile algıyı ters çevirebilmek için, olgu ile algı yer değiştirsin diye. Olgu, hizmet ediliyor. İstiyor ki algı ‘Hizmetler aksıyor, kötü gidiyor.’ Yahu vatandaş senin yalan filmine kanar mı? Binmiyor mu o metrobüse, arabaya? O şehirde o yaşamıyor mu, görmüyor mu yapılan hizmetleri? O yüzden birimizin reklam filminde gerçekten kapatılan veresiye defteri vardı. Birimizin reklam filminde yalandan duman dumana tüten otobüsteki görüntüler vardı. Vatandaş gerçeğe inandı ve hakikate sarıldı.
“Bizim önceliğimiz olan emekli ve emekçileri görmüyorlar”
“‘Şimdi işi baştan sıkı tutalım, bunların elini ve kolunu bağlayalım. Ne yapacaksın? Efendim SGK borçlarına haciz koyalım. Vergi borçlarını hemen isteyelim.’ Sen 22 sene ülkeyi yönetmişsin, ne zaman görüldü belediyeye haciz yolladığı SGK’nın? Görülmedi. Sen ne yaptın 22 yıldır? Bu SGK ve vergi borçları ödenmediyse, niye ödenmedi? İki sebebi var. Bir belli aralıklarla geliyorsun, faizleri siliyorsun, yapılandırma yapıyorsun. Bunu yapan belediye borcunu erken ödeyen belediyeye göre vergi ve SGK tutarı kadar faizsiz kredi kullanmış oluyor. Sen bunu defalarca yaparsan, senin belediye başkanın da bunu ödemez, diğer belediye başkanı da bir öder, iki öder, üçüncüde derki ‘Ya biz de ödemesek.’ Bir kere burada sorumluluk tamamen sende. İkincisi, belediyelerin o kadar az kaynağı var ki, işte burada Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız var. 2,5 milyon nüfusa göre para alıyor, 25 milyon nüfusa hizmet ediyor. Sen oraya doğru aktarmayı yapmazsan, ne yapsın? Mesela arıtma arızalanacak. Antalya’nın denizine pis su akacak. Arıtmayı mı tamir edersin, SGK primini mi yatırırsın? Herkes arıtmayı tamir eder. Ulaşım aksıyor, ulaşıma mı bir şey yaparsın, vergi borcunu mu kaparsın? Bu belediyeler bunları ödeyemedilerse de ödemedilerse de sorumlusu bu iktidardır. Şöyle bir şey göstermeye çalışıyor. ‘SGK’ya efendim CHP’li belediyeler borcunu ödesin de.’ Ben diyorum ya 12 bin lira verme, 17 bin 500 lira ver emekliye diyorum, ‘Para yok’ diyor. ‘Maliyeti 33 milyar lira’ diyor bunun. Yahu 17 bin 500 lira yapmanın da maliyeti 100 milyar lira. Peki sen geçen sene yandaş şirketlere ne kadar vergi affettin, 660 milyar lira. Adını ezberlediğimiz müteahhit firmalara, hani ‘beşli çete’ diyorduk. Diyorlar ki ‘Onlar beş kişi değil aslında 25 kişi’, 43 kişi bunlar. 43 büyük firmanın otoyol yapan, köprü yapan, ihale alan, devletin her ihalesini iğneden ipliğe alan 43 firmanın 660 milyar vergi borcunu sildi. Altıda biri bütün emeklilere yetecek. Bir o kadarı bütün asgari ücretlilere yetecek. Siyaset öncelik belirleme işi. Beyefendilerin önceliği zenginler, bizim önceliğimiz olan emekli ve emekçileri de görmüyorlar.
“Emekliye 17 bin 500 lira yapın, bizim bütün CHP’li belediyeler bütün borcumuzu derhal kapatacağız”
Şimdi diyor ki bana ‘Özgür Bey, asgari ücret verin emekliye demiş, 100 milyar lira para lazım. Ödeyin SGK borçlarınızı da verelim.’ SGK’ya belediyelerin hepsinin borcu, SGK’ya olan bütün borcun yüzde 3’ü. Türkiye’deki bütün belediyeler SGK borcunun yüzde 3’üne sahipler. Yüzde 3’ü bizim belediyelerimizin borcu. Yüzde 97’si diğer borçlar. Bir ilan etsene, SGK’ya kimin borcu var, bir görelim. Belediyeleri söylüyoruz. Bu borçların yüzde 35’i bizim borçlarımızın, zaten AKP’den devraldığımız borçlar. Bir yüzde 35’i de eskiden AKP’den devralıp üstüne faiz binmiş borçlar. Bir kısmı da AKP’li belediyelerin çok gerisinde olmakla birlikte bizim borcumuz. Zaten rakam ortada. 60 milyar lira bizim var, 35 milyar lira AKP’nin. Bütün büyük belediyeler bizde. Türkiye’nin ekonomisinin yüzde 80’ini temsil eden belediyeler bizde, borcun yarısı sizde. İki bizse, bir sizin. Bir kere hesabın burası yanlış. Belli ki kimin daha çok borcu olduğu ama toplam yüzde 3 borcu. SGK’ya bunu ödeseler, sanki SGK’yı bugün bu borçları ödenmezse, emeklilere zam yapacakmış gibi. Ben şunu söyleyeyim, emekliye 17 bin 500 lira yapın, bizim bütün CHP’li belediyeler bütün borcumuzu derhal kapatacağız. Yap emekliye 17 bin 500 lira. Yıllardır affet, sil ve böl kendi belediyelerine, belediyeleri CHP alınca, başla bu yola.
“Bütün mesele CHP’lİ belediyeleri hizmet yapamaz hale getirmek”
Diyorlar ki, ‘Ankara büyük bir yer ama küçük bir yer.’ Her şey her yerde duyuluyor. Talimat şu, ‘Bütün yaz çalışacaksınız, 1 Ekim’de bize bu belediyeleri iş yapamaz hale getirecek, ne tedbir varsa alacağız. Tek çaremiz şu diyorlar, ‘CHP yönetemiyor algısını yerleştirmek. Yoksa iktidar elden gidecek.’ Ben diyorum ya belediye başkanlarımızın cebinde birer anahtar var. Bu ne belediyenin kasanını, kapısının anahtarı, bu anahtar CHP iktidarının anahtarı. Şimdi bütün mesele belediyelerin elini ve kolunu bağlayıp, hizmet yapamaz hale getirmeye çalışmak. Bunun adı düpedüz darbe girişimi. Bakın, asker gelirse, bir seçilmişin elini ve kolunu bağlayıp götürürse, buna askeri darbe diyoruz. Eğer yargı yoluyla yapılırsa, buna ‘yargı darbesi’ diyoruz. Geçen dönem İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde Ekrem Başkanın mazbatasının iptali gibi. Yalova Belediyesi’ne haksız yere üç bilirkişi raporuna rağmen yargılamanın tamamlanmayıp, belediyenin elde tutulması gibi. Ya da pek çok belediyede pek çok örnek, hepimize şunu gösterdi. Yargı eliyle bir takım suçlama ve ithamlara el koyma, hepsinin sonunda, eninde sonunda millet o belediyeleri CHP’ye geri verdi. Şimdi yeni bir yargı, darbe girişimi var. O darbe girişimi mali darbe girişimi. Bugün yapılan iş belediyelerin elini ve kolunu yargısal kararlarla yapamadılar, askeri darbe yapacak halleri yok. Belediyelere mali darbe yapıyorlar. Belediyenin elini ve kolunu bağlıyorlar, hizmet edemez hale getirmeye çalışıyorlar. Millet ile devlet karşı karşıya gelirse, millet kazanır.
“Bugün belediye hizmetlerinde ‘Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır”
Milletle devlet karşı karşıya gelirse millet kazanır. 31 Mart seçimlerinde milletle devlet karşı karşıya getirildi. Anadolu Ajansı, Atatürk’ün kurduğu canım Anadolu Ajansı bir ittifakın ajansına dönüştürüldü. TRT televizyonu AK Parti’nin kanalı hâline dönüştürüldü. Bizi bir dakika, kendilerini 500 dakika verdiler. İlçe başkanları yerine kaymakamlar, il başkanları yerine valiler çalıştı ama millet gördü ki karşısına devlet geçmiş millet devletin adaylarını değil, sizin gibi milletin adaylarını seçti, yine aynı şey olacak. Onlar el kol bağlayacaklar, hizmetleri aksatmaya çalışacaklar. Biz kendimizi doğru ifade edeceğiz. Mazeret üretmeden çalışacağız. Yine dayanışma yapacağız, halkı davet edeceğiz. Gençleri davet edeceğiz. Büyük dayanışmalarla büyük emeklerle çalışacağız. Bunları teşhir edeceğiz. Bu yaptıklarını vatandaşa göstereceğiz. Diyeceğiz ki ‘Hacı abi sen oyu Tayyip Bey’e ya da onun işaret ettiğine verince sorun yok. Ama ona vermediğinde sana gelecek hizmeti aksatmaya çalışıyor.’ Çöp arabasına haciz koyacakmış ki çöpler toplanamasın, işte ‘CHP demek, çöp demek, çukur demek’ diyecekmiş. Vidanjörü bağlayacak, hacı amcanın foseptiği temizlenmeyecek hacı amca CHP’ye kızacak. Bunu hacı amcaya anlatacağız, Emine Hanım’a anlatacağız. Bir hizmet iktidar yüzünden aksıyorsa bunu o hizmetin aksadığı yerde anlatacağız. Ve o hizmetin aksamaması için de tarihin en büyük dayanışmasını yapacağız. Birbirimizin yardımına koşacağız. Birimizin çöp arabasını mı bağladı? Öbürü onu takviye edecek. Birimizde bir hizmeti aksatacak bir tedbir mi alındı? En yakın belediye ona koşacak. Çünkü bu mesele artık belediyecilik meselesi olmaktan çıktı. Bugün belediye hizmetlerinde ‘Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatan toprağıdır’ arkadaşlar. Çünkü siz halkımız, milletimiz tarafından belediye başkanı olarak görevlendirildiniz. Resmi unvanınız bu ama esas işiniz Atatürk’ün partisini Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının ilk seçimlerinde iktidar yapmak. Sizin böyle bir göreviniz var. O yüzden benim burada bu işin aksamıyor değil. Bir yerde bir şey aksıyorsa hepimiz yetişeceğiz. Büyük bir disiplinle büyük bir merkezi yönetimle. Ayrıca pandemide gördük vatandaşımıza derdimizi doğru anlatırsak, ‘Koş, yetiş’ dersek yetişiyorlar. Dünyanın dört bir yanından sizlerle dayanışmak isteyen hem insan kaynağı hem dünyanın dört bir yanında bu ülkeyi seven insanların bir ihtiyacı varsa ‘Elimi taşın altına nasıl sokarım’ diyor. Bu büyük dayanışma ağını biz örgütleyeceğiz. Siz örgütleyeceksiniz. Yerelde, genelde, dünyanın dört bir tarafındaki soydaşlarımızın, Türkiye’nin dört bir yanındaki vatandaşlarımızın katkılarıyla bu büyük saldırıyı bertaraf edeceğiz.
“Sırf oyunu başka partiye verdi diye çöpünü toplatmamaya tenezzül ederseniz bu millet bunun karşısında çok önemli bir reaksiyon gösterir”
Göreceksiniz bu kamu vicdanını yaralayan, toplumun vicdanında geri tepecek bir darbe girişimidir. Bu millet Kenan Evren’in darbesinden sonra işaret ettiği kişiyi değil, Turgut Özal’ı seçti. Bu millet kendisine birisi bir şey dayattığında, bu millet siyasileri sever, dinler ama sesini çok yükseltir, emretmeye başlarsa ‘bana emir veremezsin’ der kimin patron olduğunu gösterir. Sizi belediye başkanı seçmiş olabilirler, milletvekili seçmiş olabilirler, partimizin genel başkanı olabilirsiniz, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı yapmış olabilirsiniz, hep millet ‘yap’ dedi diye yaptınız. Şimdi siz millete görev verdiği belediye başkanı üzerinden ceza kesmeye kalkarsanız, sırf oyunu başka partiye verdi diye çöpünü toplatmamaya tenezzül ederseniz bu millet bunun karşısında çok önemli bir reaksiyon gösterir. O yüzden biz, şimdi hacizler geliyor, göğüsleyeceğiz. Yaz geçecek, biz çalışacağız. 1 Ekim gelecek, ne yapacaklarını göreceğiz. Ama şunu söyleyelim, asla ve asla mazeret üretmeden kendimizi iyi ve doğru anlatarak mümkün olduğu kadar hizmetlerin aksamamasını sağlayarak anlık aksamalar varsa da sebebini doğru göstererek, doğru işaret ederek mutlaka bu süreçte üstlendiğiniz bu önemli görevi en iyi şekilde yerine getirmelisiniz. Dediğim gibi mesele sadece bulunduğunuz yerde iyi belediyecilik yapmak değil. Topyekün bu süreçten partimizi başarılı çıkarmak, bunun için de bizler size güveniyoruz, inanıyoruz.
“Kötü niyetli denetimler, çok haksızlıklar yapılıyor”
Maalesef belediye başkanları elbette ki rutin ve ani denetimler geçirirler. Bundan Cumhuriyet Halk Partililerin hiç endişesi olmaz. Ama maalesef bize karşı çok kötü niyetli denetimler yapılıyor. Çok haksızlıklar yapılıyor. Tabi gerek Sayıştay’da gerek Mülkiye müfettişliğinde görevini liyakat ile layıkıyla yapan iyi insanlara hiçbir sözümüz yok. Ama bazı tetikçiler görevlendiriliyor, gittikleri yerde yaptıkları denetimin siyasi amaçları oluyor. Buna karşı biz size 20’ye yakın Sayıştaycı, 5 mülkiye müfettişinden oluşan geçmişte bu görevleri çok başarıyla yapmış, ekiplerle sizi rutin denetimlere hazırlama ani denetimlerde ya da rutin denetimler sırasında ihtiyaç duyulan hukuki ve teknik desteği vermek ve bazı kötü niyetli çabalarda size refakat ederek oradaki denetimin usulüne uygun cereyanına eşlik etmek üzere veya size orada destek vermek üzere bir denetim birimi de kuruldu. Tabi partinin belli konularda istediği zaman farklı raporları sunmak gibi görevleri de olacak. Bunun yanında eşgüdüm işimiz var. Bu büyük yapının en çok üzerinde durduğu. Çok iyiyiz, çok başarılıyız ama her birimiz verdiğimiz hizmeti bir başka isimle bir başka renkle, bir başka fonla bir başka anlatıyla bir başka iletişimle yapıyoruz. Bunları ortaklaştırmak lazım mevcutlarda. Örneğin bütün Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin bir tane kartı olacak. Belediye başkanlarım hemen diyor ki, ‘Eyvah bizim kartlar ne olacak?’ Önü aynı olacak. Arkası sizin istediğiniz gibi olacak. Bir tarafı CHP’li belediyelerin ortak yüzü olacak. Bütün Türkiye’de onu gören bu kartın Cumhuriyet Halk Parti’li bir belediyeye ait olduğunu bilecek. Ama arka yüzü örneğin Selçuk’ta Efes Kart var Kuşadası’nda yanı başında Efe Kart var. O isimler de geçiş dönemi de yer alacak belediyenin logosu yer alacak. Belediye başkanımızın işte imzası varsa yer alacak ama ön taraflarında ortaklaşacağız. Biri kent lokantası açıyor, biri semt lokantası, biri halk lokantası, bunları ortak isimde ortak temayla da ortak renkte birleştireceğiz. Bundan sonra da yapılan, herkesin yapacağı işleri tek tip, tek renk, tek font, tek anlatı, ortak iletişimden sürdüreceğiz. Bir de tabi herkesin yapıp herkese uymayacak ama bazılarının ihtiyaç duyduğu projeler var. Örneğin kreş her yerde yapılmalı, bir yerde güzel bir kreş projesi çiziliyor. Orada başka orada başka bundan sonra hatta belki de yarışmalarla yapılacak bu projelerin şartnamesinde diğer CHP’li belediyeler tarafından istenildiğinde kullanılabilmesini hep birlikte yazacağız. Uygulama bedeli varsa onu da yazacağız. Ama her birimiz işte 600 kişilik kız yurdunu ya da 50 öğrencilik, 100 öğrencilik kreşi ayrı ayrı çizdirmeyeceğiz. İhtiyaç varsa farklılaşabilir ama ortaklarda birleşeceğiz. Yaptığımız projeleri yazmamız lazım. Yani önce yaptıklarımızı yazıp o yazımı mükemmelleştirip sonra yazıldığı gibi uygulayıp, uygulamadaki aksaklıkların da öne geçmemiz lazım. Ama ortak proje havuzunda bir başka yerde yapılmış bir doğru işi, bir diğer yerde diğer arkadaşımız uygulamaya hazır haliyle devralabilecek. Bunun için çalışacağız.
“Üreticiyi ve tüketiciyi ezdirmeyecek bir sistem kuracağız”
Size bugün tarımla ilgili ve hayvancılıkla ilgili yapacağınız toplantıda başarılar diliyorum. Ben de takip edeceğim. Bir kısmını sabah gördüğüm şu, Türkiye’de büyük bir emek sömürüsü var ve bu tarımda artık katlanılamaz durumda. Bunun adı Rize’de çay, Artvin’de çay, Trabzon’da çay. Maliyeti 19 lira. 17 lira taban fiyat açıkladılar 25 beklenirken. Büyük bir isyan var. Bunun adı Konya'da, Osmaniye’de, Tekirdağ’da buğday. 8,25’lik fiyatı 9,25 yaptılar. Mazot, her şey 2 katına çıkmış. Büyük bir isyan var. 15 lira bekleniyordu. Hiç olmazsa 13 lira olsun deniyordu ama 9,25 yaptılar. Böyle bir isyan var. Bugün burada gördük ki bu mağduriyetin adı Burdur’da fasulye. Türkiye’ye, fasulye yediren bu memlekette fasulye tarlada 8 lira, Burdur’da pazarda 80 lira, Manisa’da 80 lira, İstanbul’da 120 lira, Didim’e gittiğinizde 200 lira. Orada insanlar söylediler, son aldığı fiyatları. Ama burada 8 lira. Sofralık domates 10 lira, Manisa’da salçalık domates 1 lira 80 kuruş. İzmir’de 1 lira 75 kuruş. Büyük isyan var. Bunların tamamını, bunların tamamını hep bir elden bir mantıkla çözmemiz lazım. O da şu, elbette bu süreçte siz çalışacaksınız, üreticileri destekleyeceğiz. Bazı ürünlerini alacağız, dağıtacağız falan ama temel mantık şu. Üreticiyi de tüketiciyi de ezmeyen bir düzen kurmak lazım. İkisini ezdirmezseniz aradaki zengin ettiklerinizi küstürürsünüz. Bu aradakileri, sistemi geliştiren AK Parti. Biz üreticiyi ve tüketiciyi ezdirmeyecek bir sistem kuracağız. Bunun adı 70’lerde kooperatifti. Kooperatifçiliğe yeniden önem verilecek. Üretici birlikleri kurulacak. Sulama birlikleri 22 yılda ne hale getirildi? Bugün Burdur’da yaşanan su sıkıntısının ana sebebi herkesin mecburen ve tek başına sondaj vurması. Su yüzlerce metre derine çekildi, göl çekildi. Sulama çok pahalı hale geldi. O yüzden masraflarla baş edilemez hale geldi. Hepsine bir bütünleşik yaklaşıma ihtiyaç var, iyi tarım politikasıyla ilgili Cumhuriyet Halk Partisi’nin önümüzdeki süreçte çok bütünleşik politikalarını, programlarını sunacağız. Ama sizlerin yerelde yapacakları işbirlikleri, çalışmalar çok önemli.
“Bu mali darbe girişimini el birliğiyle püskürteceğiz”
Geçmişleri, tertemiz iletişimleri, kuvvetli halkın sevdiği başkanlarsınız ama size karşı kötücül bir akıl var. Sizi çalıştırmamak, elinizi kolunuzu bağlamak üzere. Buna karşı dirençli olun, gayretli olun. Bunları mazeret bilmeyelim. Mazeret yerine gayret üretelim. Halkla iletişimimizi doğru kuralım. Bu darbe girişimini, bu mali darbe girişimini el birliğiyle püskürteceğiz. Hepinize inanıyorum, hepinize güveniyorum. Kentlerinize, şehirlerinize bizlerden selam götürün. Biz de bundan sonra bugüne kadar olduğu gibi çok sayıda şehrimize gittik. Sizin de şehirlerinizi ayrı ayrı gelecek sizlerle birlikte olacağız. Hep birlikte çok çalışacağız. Hep birlikte başaracağız. Eninde sonunda bu milletin makus haline hep birlikte yeneceğiz. Bu insanların yüzünü güldüreceğiz. 31 Mart gecesi yerelde kazandığımız başarıyı sağ olsun anons ederken başkanım ‘zafer’ dedi. Ben zafer olarak nitelendirmiyorum çünkü bir kaybedeni olacak diye korkuyorum. Kimse kendini kaybetmiş hissetmesin. 31 Mart’ın bakın, kaybedeni yok. 21 ilde bir cümle okudum, siz olmasanız olmayacaktı. Siz bu hizmetleri CHP’liye yapmıyorsunuz. Sütü MHP’li de içiyor. MHP’linin çocuğu da içiyor. AK Parti’linin çocuğu da içiyor. DEM’linin çocuğu da içiyor. Bütün hizmetlerinizden oy veren vermeyen herkes yararlanıyor. Bunun için şehirlerinize bizden çok selam. Allah size güç kuvvet versin. CHP ve milletimiz sonuna kadar arkanızda.”