BAŞKAN ERCENGİZ: ‘DEPREME HER AN HAZIR OLMALIYIZ’
Her ne kadar salgın sürecinde korona tehlikesini yaşıyorsak olsak da; içinde bulunduğumuz şu çok zor ortamda pandemi ile birlikte ekonomik sıkıntıları, kuraklığı, iklim değişikliklerini de konuşmaya, tartışmaya devam ediyoruz. Yine bu konu başlıkları kadar hayati önem taşıyan bir diğer konu da; ‘DEPREM, DEPREM GERÇEĞİ, OLASI BİR DEPREME HAZIR MIYIZ?’
Bilindiği gibi; ülkemiz bir deprem ülkesi.. Bölgemiz ve Burdur’da deprem kuşağı üzerinde… “Deprem bilincini oluşturmak, yaygınlaştırmak…” Maalesef, çok unutkan bir toplumuz… Deprem de; hemen unuttuğumuz, ta ki; yeni bir depremde hatırlayıp, sonra yine günlük yaşama dalınca unuttuğumuz bir gerçek!..
Oysa; Burdur’da deprem konusunu sürekli gündemde tutmak, deprem hazırlıklarında kamuoyu oluşturmak, medyanın en temel görevleri ve sorumlulukları arasında yer alıyor. Yeni Gün; depremlerle ilgili özel dosyalar, özel haberler hazırlayarak, Burdur’da deprem bilincinin oluşmasına, yerleşmesine katkı sağlama çabasını sürdürüyor… Tam üç ay sonra, bu kentin belliklerinde halen acı izler taşıyan 12 Mayıs 1971 Burdur Depremi’nin 50’nci yıl dönümüne ulaşacağız. Yine bundan 107 yıl önce, bu coğrafya ‘büyük Burdur depremi’ni yaşadı.
Burdur’da olası bir depreme karşı yapılan hazırlıkları, binaların, yapı stokunun durumunu Burdur Belediye Başkanı Ali Orkun Ercengiz ile görüştü. Muhabir M. Fatih Başcı’ya konuşan Başkan Ercengiz, depreme ilişkin çeşitli değerlendirmelerde bulundu:
DOHAD ile iş birliği, deprem araştırmaları
DOHAD (Doğa Hareketlerini Araştırma Derneği) adı altında kurulmuş bir dernek. Gönüllü ve toplum yararına çalışan bir dernek. Aynı zamanda teknolojik tasarımlar yapıp kullanan ve bu teknolojik tasarımlardan da deprem felaketiyle ilgili bir takım araştırmalar yapıp olabildiğince erken bölge bazında vatandaşa, belediyelere, yerel yönetimlere veya yönetimlere bilgi ulaştırmak gibi misyonu olan bir dernek. Bu dernek içerisinde Türkiye’nin en önemli deprem bilimcileri de artık bir whatshapp grubu içerisinde yazışıp, bilgi alışverişi yaptığımız bizim de bir Belediye Meclisi kararıyla üyesi olduğumuz bu derneğe bir katkı sağladık. Yani Burdur’da 4 tane araştırma sismik hareketlilik araştırma istasyonunun kurulması için hem katkı sağladık hem de buradaki hareketleri takip ediyoruz.
Deprem, Türkiye’nin bir gerçeği özellikle deprem haritasına baktığımızda Türkiye coğrafyası üzerinde Girit-Rodos’tan başlayıp Fethiye üzerinden giren ve Altınyayla ilçemizden Göl- hisar ilçemizi kısmen, Çavdır, Tefenni hattı üzerinden Burdur’u da içine alıp Isparta’ya kadar uzanan önemli bir fay hattı üzerinde yaşıyoruz. Bu coğrafya bizim yaşam’da seçtiğimiz, tercih ettiğimiz ancak geçmiş tarihte büyük depremleri yaşadığını bildiğimiz ve bunların halen işaretleri bu coğrafya üzerinde olan depremsellik açısından birinci derece deprem bölgesi üzerinde yaşıyoruz.
Bu nedenle de DOHAD’ın yapacağı teknolojik tasarımlar veya kullanacağı teknolojik alet ve aygıtlar eğer bölgenizde olası bir depremle ilgili bizi öncesinde haber vermeye yönelik sürekli katkısını, yatırımını arttıracak olursa biz bölgemizin en azından depreme yakın bir döne- mini tespit edebiliriz. Çünkü; DOHAD İzmir depreminden 15 gün önce bölgede sismik hareketliliğin anomoliler dediği yani normal olmayan sinyaller verdiğini bize ifade etmişti. Bu verileri değerlendiren bilim adamları o bölge de 5.5 şiddetinin üzerinde bir deprem beklediğini ifade etmişti. Neticede o bölgede bu depremi gördük.
Depremin hangi saatte, nerede olacağını henüz dünyadaki hiçbir teknoloji bilemiyor. Ama bildiğimiz bir tek şey var depreme, sağlam, dayanıklı binalarda ancak yaşayarak, kalarak veya yaşayarak kalıp korunabiliriz. Bu yüzden bizim öncelikle depreme yönelik yapacağımız çalışmalar bölgemizin yani Burdur’un önce kent merkezi ardından da il geneli olarak yapılarda bir deprem dayanıklılığı çalışması başlatmamız gerekir. Bununla ilgili zaten AFAD İl Müdürlüğümüz ile bir görüşme yaptık. En azından il afet riskini azaltma planları içerisinde deprem dayanıksızlılığı tespit edilmiş olan daha doğrusu depreme dayanıklılığı değerlendirilen Burdur’daki binaları bir kentsel dönüşüm projesi ile depreme hazır hale getirmekte yarar var. Zaten başından beri de ifade ettiğimiz bu.
“Depreme her an hazır olmamız gerektiğini biliyoruz”
Geçtiğimiz günlerde Jeoloji Mühendisleri Odası’nın tüm deprem bölgeleri ile ilgili yaptığı bir yayın var. Bu yayında da bizim ilimize ait Burdur iline ait aktif olabilecek faylar ya da şu anda depremi tetikleyebileceğini düşündüğümüz bölgesel hareketlilikler nerede? Bununla ilgili bir çalışma yapmışlar.
Afrika kıtası, Anadolu’yu sıkıştırıyor
Çünkü; son dönemde Afrika kıtasının bilimsel tabiriyle anlatayım, Anadolu yarımadasına dalış hızı yani bizim altımıza kayan plakaların hızı normal seyir hızının 2-2.5 katına çıktığını ifade ediyor bilim adamları. Yani her sene 2-3 santim Afrika kıtası, Anadolu’ya yaklaşırken bu hız 4-5 santimlere doğru yürüdüğünü ifade ediyorlar. Bu da büyük bir kıtanın bizi, Anadolu yarımadasını sıkıştırması neticesinde bölgemizde yeniden deprem hareketliliğinin olacağı yönünde bir takım bilgiler var. Biz bu bilgileri bilim adamlarımızın yaptığı çalışmalar ışığında değerlendirdik ve bu değerlendirmeler neticesinde de, artık depreme her an deprem öncesinde, deprem sonrasında hazır olmamız gerektiğini biliyoruz.
“3 mahallemiz şu an aktif bir fay üzerinde”
Geçtiğimiz günlerde 3 mahalle ile ilgili yine Belediye, kurum olarak Bakanlığımıza yazı yazdık. Karasenir, Sinan ve Tepe mahallelerimiz şu anda aktif bir fay üzerinde bulunan, 2013 yılında Bakanlar Kurulu’nun kararnamesi ile afet riskli alan ilan edilen ve planlama yetkisi Bakanlık’ta olan bir alanı biz vatandaşlarımızın da hem gönül rızası ve aklına, mantığına yatırılmış haliyle fay zonunun, fay hattının boşaltılarak yeniden düzenlenmesinin önemli olduğunu düşünüyor ve bunun da takipçisi olduğumuzu söyleyebilirim.
“Burdur Belediyesi’nin deprem hazırlıkları”
Bunları az önce de bahsettim, deprem hazırlığından kastımız da şu; yani depremi önle- yemeyiz, ama depreme karşı önlem alabiliriz. Yani depreme dur deme şansımız yok. Ama deprem olduğu zaman özellikle yapı stokumuzda sağlam, dayanıklı yapıların sayısını arttıracak olursak, bu anlamda hem can hem de mal kaybını en aza indirmiş oluruz.
“Olası bir depremde toplanma alanları”
Toplanma alanlarını işaretledik. Zaten bu alanları da vatandaşlarımızın görebileceği şekilde alanlar üzerinde yeşil tabelalarla belirttik. Toplanma bölgesi yaşam bölgesi değil. Yani aslında bunu da birbirinden ayırmak lazım. Deprem olduktan sonra insanların en güvenli alan olarak toplanıp, Allah korusun olası can kayıplarımızın tespit edilebilmesi veya enkaz altında kalan yurt- taşımız olursa kimlerin kaldığını doğru bilinebilmesi için bu toplanma alanları çok önemli.
Buralar yaşam alanı değil sadece toplanma alanları. Tabi bunlar artık dijital ortama da geçirildi. E-devlet üzerinden vatandaşımız kendisine, ikametgahına en yakın toplanma bölgesini de o alanlarda görebiliyor.
“Burdur’un yapı stoku”
Bununla ilgili daha önce konuşmuştuk. AFAD ile bir çalışma yapacağız. Yani yapı stoku’nun deprem dayanıklığı açısından ne durumda olduğunu tespit edebilmek için sadece AFAD değil, Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü’müz, Belediye’miz, ilgili kurum ve kuruluşlardan bir personel katkısı ile bir ekip oluşturulacak ve burada en azından ilk başta görsel tespit ile gerektiği durumlarda da teknolojik destek ile binaların deprem dayanıklılığını tespit etmek istiyoruz. Çünkü; şu anda mevcut yasamızda birçok kolaylık var. ‘Kentsel Dönüşüm’ adı altında yani vatandaşımıza kolaylık gösterecek birçok yöntem var. Önemli olan doğruyu tespit etmek. Vaziyeti en yalın haliyle ve en doğru haliyle ortaya koymak ve buradan sonra da yapılması gerekenleri yapmak. Özetle önce teşhiste bulunmamız gerekiyor, çok kısa bir sure içerisinde ardından da teşhis, tanı bittikten sonra da tedaviye geçilmeli. Bunun tedavisi de şu; sonuçta biz büyük bir deprem riski altındayız. Dönüp geriye baktığımız da bu şehir tarih boyunca birçok depremi yaşamış. Bu depremlerden korunmanın tek yolu ve yöntemi depreme dayanıklı yapı varlıklarının sayısını olabildiğince çoğaltmak.
“1999’dan önceki binaların sağlamlığı”
Bu konuda birçok şey söylenebilir, ama 1999’dan önce betonarme inşaat teknolojileri ile 2000 yılından sonraki teknolojiler biraz farklılaştı. Orada demir niteliğinden tutun da betonun dayanıklılığına varıncaya kadar birçok şey farklılaştı. 1999 öncesi ile ilgili Burdur ufak tefek sarsıntılar gördü. Ancak şunu da ifade etmekte fayda var dünyadaki bütün canlı, cansız diyelim bir yaşam ömrü var. Buna cansız varlıklar da dahil. Biz buna yaralanma ömrü de diyebiliriz. Sonuçta betonun da bir dayanıklılığı var. Bir süre sonra oda dayanıklılığını yitirecek. Demirin bir esnekliği var ve süreç içerisinde bu da kaybolacak. Mutlaka bunların daha iyi tespit edilip o yapı stoku içerisinde gerçekten dayanıklı olup olmadığına da bakmak lazım. Şunu söyleyebiliriz Burdur’da yüksek katlı binaların olmayışı en büyük avantajımız. Bir sitede örneğin büyük kentlerde 20 katlı bir apartmanda 4’er daireden 80 konutta ortalama 3’er kişiden 250 kişi yaşarken biz bunu neredeyse 2’şer 3’er katlı evlerde bir sokakta ancak yaşatabiliyoruz. Bu anlamda 7’nin üzerinde olmayan depremlerin Burdur için çok yıkıcı bir deprem olacağını düşünmüyor, böyle umuyor ve diliyorum. İnşallah’da böyle olur. Ancak 5.5’un üzerindeki her deprem Burdur için risk oluşturur. Biz 5.5 ve üzeri depremler için her türlü hazırlığımızı yapmamız gerekir.
“Burdur’da deprem bilinci”
Bu pandemi ile birlikte özellikle küçük yaşta verilmesi gereken bu eğitimlerden biz 1 yıldır uzak- tayız. Zaman zaman bizim İtfaiye Müdürlüğü’müz Milli Eğitim Müdürlüğü’müz ile ortaklaşa veya AFAD Müdürlüğü’müz ile ortaklaşa bir takım etkinlikler, çalışmalar yapılıyordu. Bunların yapılması lazım. Belki şunu da yapabiliriz, bu pandemi günlerinde vatandaşımızın çoğu sanal dünya da, ekran başında, telefonunun, bilgisayarının veya tabletinin başında. Belki bu tip eğitimleri bu kanaldan yapabiliriz. Ancak şöyle de bir durum var, bu tip eğitimler canlı olmadığı sürece çok ilgi çekmiyor. Vatandaşımız çok çabuk sıkılabiliyor.
Ama vatandaşımızın böyle bir bilinçlendirilmeye ihtiyacı olduğunu hissediyorsak ki; bence var. Sadece bu değil deprem sonrası ilk yardım metodları, enkaz altından insan kurtarılması veya haberleşme yöntemleri bununla ilgili bir çalışma yapılabilir. Geçen sene tam da pandemi’den önceydi Nasuh Mahruki yani Türkiye’de ilk defa bu arama kurtarma timlerini gönüllü oluşturan ve uluslararası alanda da birçok ödül alan bir aktivisti biz Burdur’a getirmiş ve konferans yapmıştık. Beklenen ilgiyi gördü. Biz yine böyle bir aktivist aracılığıyla belki bu bilinci yeniden bir hatırlatma yapabiliriz. Vatandaşlarımıza sağlıklı günler diliyorum.
Ülkemiz ve dünya zor bir dönemi yaşıyor. Bir taraftan pandemi ile mücadele ederken bir ta- raftan da doğal afetler yakamızı bırakmıyor. Biz her türlü hazırlığımızı yapalım, her türlü tedbirmizi alalım gerisi kader, şans buna da katlanmak durumundayız. Önce tedbir ardından tevekkül…